4 Mayıs 2020 Pazartesi

Ağaç Ev Sohbetleri 37

Herkese yeniden merhabalar,
Okulların kapanmasıyla beraber girdiğim korona detoksundan çıkmış bulunmaktayım an itibariyle:). Uzun zamandır sosyal mecralarda da aktifliğimi yitirmiştim ve sizlere de duyduğum yoğun çzlemden dolayı yepyeni içeriklerimle ve fikirlerimle geri dönme kararı aldım.Dünyanın gündeminden ve tabii ki bizim de gündemimizden düşmeyen bir pandemi var malum. Uzun zamandır basında ve hayatlarımızda yer edinmiş bu malum pandemiye karşı alınmış sıkı önlemler yavaş yavaş esnetiliyor,normal hayata geçiliyor.

Ama tabii ki hayatlarımızı ve gezegenimizi baştan sona bu kadar etkilemiş bir pandeminin yerini bırakacağı yeni düzenin, eskisi gibi olmayacağı herkes tarafından düşünülen bir kanı. Ki görünüşe bakılırsa öyle olacak gibi de zaten. Ağızlardan düşmeyen yeni dünya düzeninin nasıl olacağı ile ilgili herkesten bir ses çıkarken, ben de hem kendi fikrimi beyan etmek, hem de camiadaki diğer dostlarımdan da fikirler okumak için bu soruyu sormaya karar verdim hepimize,umarım yazdıklarımı beğenir, siz de bu konudaki fikirlerinizi açıklama özgürlüğüne kavuşursunuz :)

Salgın belli bir ölçüde kontrol altına alındıktan sonra sence global dünyayı ve bizi nasıl bir düzen bekliyor, ekonomide ve uluslararası düzende nasıl bir yeni düzen olur?

Öncelikle kendi ülkem adına bir değerlendirmede bulunacak olursam; diğerlerine göre virüse geç yakalanmamız bizim için gerçekten de büyük bir avantaj oldu. Gıdamızın bolluğu ve yeterliliği, maske ve test sayılarımızdaki fazlalık ve virüse yakalanmama sürecimizde depolama ve ön hazırlıkta gerçekleştirdiğimiz ummalı çalışma bizi bin adım öteye taşıdı diyebilirim. Aynı şekilde böyle bir dönemde kendi solunum cihazlarımızı ve diğer sağlık  ekipmanlarımızı hem kendimize hem de ihracatımıza yetecek kadar depolama imkanı bulduk diyebilirim.

Bu yaptığımız yardımların da büyük ölçüde görünüşümüzü etkileyeceğini düşünüyorum. Sağlık sistemimizi, dayanışma duygumuzu ve zorluklara karşı olan güçlü azmimizi bütün herkese kanıtladık diyebilirim. Bu yüzden de bu yeni düzende değişecek büyük etmenlerden birisi de Türkiye'nin diplomatik değişiklikleri ve buna bağlı olarak da bir miktar olsun ekonomisi diyebilirm.

Avrupa'ya gelecek olursak onları bu kadar olumlu bir tablo bekliyor değil maalesef. Özellikle; devlerden:İtalya ve İspanya büyük bir çöküşe sahne olacak gibi duruyor. Üstelik bu çöküş sadece kendi ekonomisiyle sınırlı kalacak gibi de değil. Avrupa birliğinden gördüğü olumsuz yardım çağrıları ve ekonomiye yapmadığı destek, bununla beraber İtalyanların başlattıkları Avrupa Birliği bayrağını hep bir elden yakma girişimi, gönüllerde İtalya'nın Avrupa Birliğinden çıktığını kanıtlamış durumda. 
İspanya'da yardım çağrıları umursanmayan ülkelerden; Avrupa'dan nasibini bencillik ve ikiyüzlülükle alan İtalya'ya ile kader paylaşacak durumda. 

İngiltere ve Fransa da bunları geriden takip ediyor, onların durumu daha parlak. Ekonomileri daha parlak olduğu gibi; ilişkileri ezelden beri sağlam olan bu ülkeler en çok sağlık alanında yıpranacağa benziyor. Özellikle Fransa'da normalde bile çok acil bir vakanın saatlerce beklediği acillerin, şu anda iğne bile atılamayacak vaziyette olduğu kaçınılmazdır elbette. İngiltere en başında yaptığı saçma 'virüse karşı bırakalım da bağışıklık kazanalım politikasının' faturasını ağır ödeyecek'. Böyle mantıksız bir anlayıştan sonra kendisi de  enfekte olan Johnson, kendisi de olayı tecrübeyle ciddiye alarak, önlemleri almada 1-0 geride başladı. Avrupa Merkez Bankası'ndan sıra fişini şimdiden almış olan bu ülkelerin, ekonomiye karşı bağışıklık kazanmaları çok daha uzun vadede olacağa benziyor.

Gel gelelim can sisterlara, Virüsü yaymada başı tutmuş olan Çin, uzun vadede ummalı çalışmalarıyla ve sağlık alanında verdiği güvenceyi böyle küresel etki yaratan bir durumda krizi fırsata çevirerek sağlıktaki gücünü de kanıtlamış bulundu. Hatta öyle ki; avrupadan bir umut yardım bekleyen Avrupa Ülkeleri'ne yardım kolileri bağışlayarak yeni düzende diplomasideki yerini sağlam kazığa bağlamış bulundu. Fakat Amerika, tıpkı İngiltere gibi virüse karşı aldığı geniş tavırlar, onun sağlık sisteminin ve diplomasideki yerinin çökmesiyle sonuçlandı. Her ne kadar şu anlık ekonomik olarak yardımların fena olmadığı şeklinde halk açıklamaları bulunsa da, Amerika, süreçte Avrupa'ya yaşattığı çeşitli zorluklar, ülkede gıda ile ilgili yaşanan çeşitli zorluklar, Trump'ın bitmek bilmeyen çılgın salgın önlemleri açıklamaları pandemi sonrası ülkeyi zora sokacağa benziyor. Ama tabii ki hiçbir zaman,hiçbir anda ne olacağı belli olmaz. Ne de olsa bizim dünyaca insanlığımızla ilgili virüslerimiz hala daha bağışıklık kazanıyor...

9 Mart 2020 Pazartesi

Ağaç Ev Sohbetleri 28

Herkese merhaba arkadaşlar,

Dersler,okul,sınavlar derken askıya almak zorunda kaldığım canım bloğuma yeniden devam ediyorum.Bu seferki kayboluşumdan sonra da güzel bir ağaç evle güzel bir başlangıç yapayım dedim. Güzel okurlarımın gözleri gönülleri açılsın, farkındalıkları artsın, bilinçleri açılsın... Bu yüzden de bazıları için eğlenceli, bazıları için ülkenin problemlerinden bir tanesi olan meşhur eğlence uygulaması "Tiktok" hakkında fikirlerimi de içeren bir yazı hazırladım, umarım seversiniz, iyi okumalar:)


Tiktok ve Youtube uygulamaları hakkında ne düşünüyorsun? Sence ülkenin çektiği sancılardan birileri mi? Yoksa eğlenceye ulaşmak için birer araçlar mı?

Tiktokla karşılaştıkça bir keresinde Youtube'un kurulma hikayesini okumuştum, o geliyor aklıma. 3 eski Paypal çalışanı tarafından sadece öylesine zevk almak, yeni insanlar tanımak amacıyla insanların video çekip yeni insanlar tanımak amacıyla açtıkları bir sosyal medya aracı olarak çıktı karşımıza. Fakat sonrasında artan video ve üye sayısıyla birlikte evrildi ve bir video uygulamasına dönüştü. Daha sonrasında da gelişip, dünyanın en çok tercih edilen video platformu olarak günümüz teknolojisinde yerini aldı.


 İnsanların kendilerini ve düşüncelerini belli etmek, diğer insanlarla paylaşmak, farkındalık yaratmak, yeteneklerini ve yapabildiklerini sergilemek, bazı fikirlerde gerçekleri anlatmak adına kullanılan bu uygulama, aynı zamanda meslek alanında bir umut kaynağı olmuş durumda. Milyonlarca abonesi bulunan bu kanallar çektikleri video içerikleriyle milyonlarca paralar kazanıyorlar, tabii çoğu youtuberda olduğu gibi bizde de çoğu video yabancılardan ithal ediliyor, özeniliyor. Zaten amaç da özgün ve popüler içerikler yaratmak olduğundan işi ilerletmede ve geliştirmede yaratıcılık becerisinin en önemli ögelerden birisi olduğu kaçınılmaz.

İşte eğlence dedik ya en başında, işin asıl çıkış noktası da burada yatıyor işte. 7'den 70'e kadar herkesin rahatça ve şiddete maruz kalmadıkça eğlenebildiği Tiktok uygulamasının herkes tarafından tercih edilmesinin sebeplerinden birinin de eğlence kavramının  formatının değişmiş olmasından kaynaklandığını düşünüyorum. Youtube'un ilk zamanlarında sadece kendinizi tanıtıp video çekiyordunuz, fakat şu anda daha çok bir şeyleri kanıtlama çabasına girmiş durumunda Youtube.

Ama Tiktok öyle değil, sadece dans var, renk var, eğlence var; kavga, gürültü, patırtı yok. İnsanlar eğlenip, dans edip videoya çekiyorlar ve bunu da başkalarıyla paylaşıyorlar. Evet, gerçekten sadece anlamsız olsun, boş iş yapılsın diye çekilen videolar da yok değil doğrusu. Ama zaten başta dediğimiz gibi temel amaç eğlenme olduğundan bir noktada da saygı duyulması gerektiğini düşünüyorum. Sonuçta şu anki ekonomik,sosyal,kültürel yaşamımızda da bir düzgünlük söz konusu değil görüldüğü üzere. Saçma videoların da insanların içinde tuttuğu ve gene bu "düzgünsüz sebeplerden" ötürü bir türlü dışarıya çıkartamadıkları eğlenememe duygusunun kamçılanıp sosyal medyaya aktarılmış hali olduğunu düşünüyorum.

Bu yüzden de her iki platformu kullanan ve iki yerde de içerik paylaşan insanlar sırf eğlendikleri,öğrettikleri ve paylaştıkları videolar nedeniyle yargılanmamalıdır. Bu yüzden siz siz olun siyaseti de, eğlenceyi de, farklı fikirleri de yargılamayın, savunun❗

9 Şubat 2020 Pazar

08.02.2020

Herkese Yeniden Merhaba Arkadaşlar,

pegasus uçak kazası

Kazaydı belaydı derken bitirdik ilk haftayı da. Pegasus sonunu getirdi resmen.İnsanlar pegasus deyince zaten farklı bir gözle yaklaşıyorlardı, şimdi duymak bile istemiyorlar. Ama hatayı tek tarafa yüklememek lazım bence. En son geçen sene İstanbul'dan İzmir'e gitmek için kullanmıştım Sabiha Gökçen Havalimanını. Pegasusla gitmiştik biz de, uçağı kapattık deyip almayacaklardı neredeyse uçağa bizi(uçağın kalkmasına bir saat vardı daha 😂😂) kavga dövüş zorla bindik resmen, sonra da binerken bir de baktık ki bizden sonra gelen daha biiiiirsürü yolcu var :). Havaalanı-havayolu arasında bir iletişim problemi de var gibi anlayacağınız :(. Aynı şekilde Pegasus'ta çalışıp kokpit ve kabin ekibinin alkol kullandığına şahit olduğunu söyleyen kabin memurları var. Kim ne yer-içer bilemiyorum, kimseyi suçlayamayacağım burada.

Tek bildiğim Pegasus'un "low cost" denilen uçuş programını benimsemekte bazı sıkıntılarının olduğu.Low Cost demek uçak dolmuşçuluğu yapmak demek değildir. Ekonomik olarak ucuza uçuruyorsan kendini de ucuzlaştırmaya ne gerek var ki😊 Umarım en kısa zamanda bu yükün altından kalkabilir ve yeniden kanatlanırsın Pegasus :)

Bugün benim için de o düşüş anından pek farklı geçmedi aslında. Dışarıya çıktım ve bağnazlık gerçeğiyle tekrar yüzleştim. Dışarıya çıkınca bir garip oluyor insan burada. Aslında ortam var da ben mi bulamıyorum diye düşünüyorsun. Sağda solda birsürü okey ve nargile gruplarıyla karşılaşıyorsun ve senle bir alakası olmadığını anlıyorsun.Bir bakıyorsun ki her taraf duman dumana, sanki yaz gelmiş de herkes salça kaynatıyormuş gibi 😖

"Gerçekten bu mu? " diye soruyorsun kendi kendine. Gençliğimi milyonlarca taş ve sadece ahşap bir ıstakanın eşliğinde kağıda sarılmış tütün dumanlarının arasında mı geçireceğim? Geleceğin nesli biz değiliz, sigaralar o zaman...

07.02.2020

Herkese Yeniden Merhaba Arkadaşlar,

Normalde en başında bloğumu günlük olarak yaşadıklarımı yazmak, gündelik yaşantımı, hayatımı sizlerle aktarmak için açmıştım. Fakat sonrasında farklı yazı türlerini de paylaşmak ve tekdüzeliğe gitmemek için günce yazmayı bırakıp diğer türlere yöneldim. Fakat günlük yazmak kendini özlettiğinden tekrar günlük yazmaya başladım ve şimdilik böyle devam edecek sanırım.

İzmir'de kısa bir tatilden sonra tekrar Kayseri'ye dönmek iyi oldu aslında. Şehirde yaşarken o kadar da bayılmıyorsunuz ama kısa bir süreliğine ayrılıp tekrar dönünce rahat bir nefes alıyor insan. Evet, İzmir de güzel;kordon,asansör,saat kulesi.Meryem Ana hepsi ayrı bir güzellik gerçekten de. Fakat her insan her şehre ait değil bence. Her yiğidin yoğurt yiyişi farklı ne de olsa. Mesela Kayseri'de İzmirliyim deyince herkes imreniyor adeta.Kordon'a gitmek,deniz kokusunu bir daha hiç göremeyecekmişçesine içine çekmek güzel bir duygu gerçekten de.martılar ve vapur ikilisinden bahsetmiyorum bile. Birde bunların yanında Karşıyaka'daki  temeli balçık ve yosun dolu şu afet dolu günlerde ayakta zor duran evler var. Alsancakta da durum farklı değil ne yazık ki.Deniz kenarında bulunan bütün evler ve tarihi yapılar pert olmuş neredeyse.

Yetkililer sağolsunlar ki, önlem almakta gecikmemişler ki 7 ve üstü şidette deprem olursa nerede ne kadar insan ölür ne kadar bina yıkılır onun raporunu çıkartmışlar. Fakat raporlar sadece: Karşıyaka,Alsancak,Mavişehir,Çiğli semtleri için çıkmış;Gaziemir,Menderes'i umursayan yok. Para nerede varsa can da canan da orada var anlayacağınız.

Bunlar aynı zamanda Kayseri'nin avantajları aslında. Deprem bölgesi değil,doğal afet tehlikesi fazla değil, yağmur yağdı mı durur,kar yağdı mı erir. Çığ falan mümkün değil zaten. Avantajlar hiçe sayılmış burada, değeri bilinmemiş ve saptırılmış görüldüğü üzere. Sanki birileri ortaya çıkıp milletin ayağını kaydırmış da millet de buna ayak uyduruyormuş gibi görünüyor yakından bakıldığında.
Bunları anlatmamak yaşamak lazım aslında😁 hepsi ayrı bir olay ayrı macera. Umarım hepsini yaşar ve aktarabilirim,şimdilik hoşçakalın:)




27 Ocak 2020 Pazartesi

Ağaç Ev Sohbetleri 22

Herkese yeniden merhaba arkadaşlar,

Ağaç ev sohbetlerini yazmayalı uzun bir süre olmuştu. Bende arayı fazla açmak istemedim ve koyuldum hemen yazmaya. Umarım beğenirsiniz herkese iyi okumalar

Blogger ve Youtube hakkında ne düşünüyorsun? İkisi de ayrı sosyal platformlar olmalarına rağmen Youtube'da daha fazla bir büyüme söz konusu.  

Youtube büyüdükçe daha fazla dikkatimi çeken bir mesele oldu açıkçası. Youtube gün geçtikçe büyümesine rağmen, bloggerda o kadar da fazla bir büyüme söz konusu değil. Evet, her gün yeni bir yazı tutkunuyla daha karşılaştığımız doğrudur ama Youtube da her gün bin yeni kanal daha açılıyor ve video çekiliyor. Ve bu youtuberların çoğu da önce blog sayfası açıp sonrasında youtube camiasına ayak basmış insanlardan oluşuyor. Bloğun bu kadar çabuk bırakılma nedenini bilmiyorum ama Youtube'a karşı daha fazla bir özentilik,aitlik,emek veriliyor bunun farkındayım.

Hangi iş olursa olsun her zaman bir emek söz konusu. Blog'da, Youtube'da hatta sosyal medyada kendimizi yücelttiğini sanarak paylaştığımız o fotoğraflarımızda bile bir emek söz konusu. Emeğe saygısızlığa tabii ki niyetimiz yok, fakat nedense bütün emek video çekip edit yapmakla kalıyor. Kimse oturup iki cümle yazmak istemiyor/yazmaya üşeniyor.

Özellikle yazı üşengeçliğimizin arttığı şu günlerde ellerin yazmaya alıştırılması gerektiğini düşünüyorum. Mektup mesela,ne olduğunu/ne anlama geldiğini unutan bile vardır eminim ki. Şunun şurasında kaç yıldır telefonlarla haşır neşiriz ki. Ne zamandır Sultan Kösem(dünyanın en uzun eline sahip insanı) elleri kadar telefonlarımızla ona buna peş keş çekiyoruz. Dilini bilmediğimiz kelimeleri dilimize ekleyip kısaltmalarla haberleşiyoruz. Okullarda yazı dersleri, yazmak için yazı kursları, kamusal alanlarda yazmayı kolaylaştıracak gelişmeler yapılabilir. Herkes istediği zaman yazıya ulaşabilmeli, yazma işi üşenme eylemiyle bağdaştırılmaktan çıkarılıp herkesin her zaman severek yaptığı bir eyleme dönüşmeli diye düşünüyorum. Böylece evrensel olarak videoya verilen önem yazıya da verilebilir bence.
                                 ***
Instagram:barisdoganblog
Twitter:barisdoganblog


21 Ocak 2020 Salı

Türkçe Rap Eleştri Yazısı

Herkese Yeniden Merhaba Arkadaşlar,
sezzy


Yazmış olduğum okul eleştri yazımdan sonra başka bir eleştri yazısı ile karşınızdayım. Bundan sonra da birkaç eleştri yazısı ile karşınızda olacağım:) umarım keyifle okursunuz şimdiden iyi okumalar:))

Bugün sizlerle, son zamanlarda isminden sıkça bahsettiren ve gündemde de adına sıkça yer verilen "Türkçe Rap" hakkında konuşacağız. Türkçe rap, 2000'li yıllarda ortaya çıkmış daha çok hızlı söyleniş biçimi ve insanlara sosyal, toplumsal konularda bilinçlendirmek,mesaj vermek amacıyla
ritim açısından hızlı ritim tercih edilmiş, herkes ama en çok da genç toplumlar tarafından tercih edilen müzik türüdür.

Günümüzde değişen sosyal koşullar,ekonomik olanaklar, bir birinden etkilenen çeşitli ırklar,siyasi cephelerde ateşlenen fitiller, insanların farkındalık yaratma ihtiyacını güdülemiş ve bundan dolayı da Türkçe Rap bir sektör haline gelmiştir. Bu sektörde insanlar, farkındalık yaratma,halkı ayaklandırma,toplumu bilinçlendirme gibi amaçlar için bir araya gelmişlerdir.Şu anda 20'li,30'lu yaşlarında olan insanların lise çağında sadece eğlenme amaçlı dinledikleri rap şarkıcıları, şimdi yeniden karşılarına kendisini müzik ve farkındalığı birleştirmiş bir halde çıkıyor.

Toplumu iyiye yönlendirmek,bilinçlendirmek,uyarmak iyi bir fikir tabii ki de.Fakat bu bilinçlendirmeler esnasında kendini maddi koşullarınla ve lüx yaşam tarzınla üste çıkarmaya çalıştığında ne kadar bilinçlendirici söz varsa hiçbirinin bir anlamı kalmıyor ve geriye sadece parayla beslenmiş egolar kalıyor.Bütün paranı klibe döküp, nostaljik arabalar;altın kolyeler,bilekliklerle,pahalı evler lüks ve abartılı hayatlarla toplumu bilinçlendirmeyi amaçlıyorsan, yaptıklarının sonucu zaten ekonomik açıdan parlak olmayan Türk halkını özendirerek onların paralarını boş yere saçmasını sağlamış olursun. Bu durumda iletmek istediğin mesajlar ve sloganlar gösteriş amacı gütmekten başka bir şeye yaramaz.

Yani sen, toplumun sorunlarını kullanarak kendi ününü kendin kattığınla kalırsın. Ve bu şarkılar gösteriş yapma şeklinde zincirleşirse toplum şu anda olduğundan daha geriye doğru gider ne yazık ki. Ama eğer vermek istediğin mesajları daha somut ve gerçekçi bir biçimde verirsen daha reel ve somut biçimde verirsen hem toplumu yüceltmiş, hem de şarkılarınla toplumu olumlu yönde etkilersin.

Bu yüzden, bir rap sanatçısı olarak yapman gereken gerçekleri somut olarak yansıtarak toplumu iyiye ve doğruya yönlendirmektir  

Öne Çıkanlar !!!!

CANLI DERSLER VE LİSE HAYATI

  Herkese yeniden merhabalar, uzun bir aranın ardından sizlere kavuşabilmenin sevincini ve heyecanını yaşadığımı satırlarla nasıl izah edebi...