başyazıcı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
başyazıcı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9 Şubat 2020 Pazar

08.02.2020

Herkese Yeniden Merhaba Arkadaşlar,

pegasus uçak kazası

Kazaydı belaydı derken bitirdik ilk haftayı da. Pegasus sonunu getirdi resmen.İnsanlar pegasus deyince zaten farklı bir gözle yaklaşıyorlardı, şimdi duymak bile istemiyorlar. Ama hatayı tek tarafa yüklememek lazım bence. En son geçen sene İstanbul'dan İzmir'e gitmek için kullanmıştım Sabiha Gökçen Havalimanını. Pegasusla gitmiştik biz de, uçağı kapattık deyip almayacaklardı neredeyse uçağa bizi(uçağın kalkmasına bir saat vardı daha 😂😂) kavga dövüş zorla bindik resmen, sonra da binerken bir de baktık ki bizden sonra gelen daha biiiiirsürü yolcu var :). Havaalanı-havayolu arasında bir iletişim problemi de var gibi anlayacağınız :(. Aynı şekilde Pegasus'ta çalışıp kokpit ve kabin ekibinin alkol kullandığına şahit olduğunu söyleyen kabin memurları var. Kim ne yer-içer bilemiyorum, kimseyi suçlayamayacağım burada.

Tek bildiğim Pegasus'un "low cost" denilen uçuş programını benimsemekte bazı sıkıntılarının olduğu.Low Cost demek uçak dolmuşçuluğu yapmak demek değildir. Ekonomik olarak ucuza uçuruyorsan kendini de ucuzlaştırmaya ne gerek var ki😊 Umarım en kısa zamanda bu yükün altından kalkabilir ve yeniden kanatlanırsın Pegasus :)

Bugün benim için de o düşüş anından pek farklı geçmedi aslında. Dışarıya çıktım ve bağnazlık gerçeğiyle tekrar yüzleştim. Dışarıya çıkınca bir garip oluyor insan burada. Aslında ortam var da ben mi bulamıyorum diye düşünüyorsun. Sağda solda birsürü okey ve nargile gruplarıyla karşılaşıyorsun ve senle bir alakası olmadığını anlıyorsun.Bir bakıyorsun ki her taraf duman dumana, sanki yaz gelmiş de herkes salça kaynatıyormuş gibi 😖

"Gerçekten bu mu? " diye soruyorsun kendi kendine. Gençliğimi milyonlarca taş ve sadece ahşap bir ıstakanın eşliğinde kağıda sarılmış tütün dumanlarının arasında mı geçireceğim? Geleceğin nesli biz değiliz, sigaralar o zaman...

07.02.2020

Herkese Yeniden Merhaba Arkadaşlar,

Normalde en başında bloğumu günlük olarak yaşadıklarımı yazmak, gündelik yaşantımı, hayatımı sizlerle aktarmak için açmıştım. Fakat sonrasında farklı yazı türlerini de paylaşmak ve tekdüzeliğe gitmemek için günce yazmayı bırakıp diğer türlere yöneldim. Fakat günlük yazmak kendini özlettiğinden tekrar günlük yazmaya başladım ve şimdilik böyle devam edecek sanırım.

İzmir'de kısa bir tatilden sonra tekrar Kayseri'ye dönmek iyi oldu aslında. Şehirde yaşarken o kadar da bayılmıyorsunuz ama kısa bir süreliğine ayrılıp tekrar dönünce rahat bir nefes alıyor insan. Evet, İzmir de güzel;kordon,asansör,saat kulesi.Meryem Ana hepsi ayrı bir güzellik gerçekten de. Fakat her insan her şehre ait değil bence. Her yiğidin yoğurt yiyişi farklı ne de olsa. Mesela Kayseri'de İzmirliyim deyince herkes imreniyor adeta.Kordon'a gitmek,deniz kokusunu bir daha hiç göremeyecekmişçesine içine çekmek güzel bir duygu gerçekten de.martılar ve vapur ikilisinden bahsetmiyorum bile. Birde bunların yanında Karşıyaka'daki  temeli balçık ve yosun dolu şu afet dolu günlerde ayakta zor duran evler var. Alsancakta da durum farklı değil ne yazık ki.Deniz kenarında bulunan bütün evler ve tarihi yapılar pert olmuş neredeyse.

Yetkililer sağolsunlar ki, önlem almakta gecikmemişler ki 7 ve üstü şidette deprem olursa nerede ne kadar insan ölür ne kadar bina yıkılır onun raporunu çıkartmışlar. Fakat raporlar sadece: Karşıyaka,Alsancak,Mavişehir,Çiğli semtleri için çıkmış;Gaziemir,Menderes'i umursayan yok. Para nerede varsa can da canan da orada var anlayacağınız.

Bunlar aynı zamanda Kayseri'nin avantajları aslında. Deprem bölgesi değil,doğal afet tehlikesi fazla değil, yağmur yağdı mı durur,kar yağdı mı erir. Çığ falan mümkün değil zaten. Avantajlar hiçe sayılmış burada, değeri bilinmemiş ve saptırılmış görüldüğü üzere. Sanki birileri ortaya çıkıp milletin ayağını kaydırmış da millet de buna ayak uyduruyormuş gibi görünüyor yakından bakıldığında.
Bunları anlatmamak yaşamak lazım aslında😁 hepsi ayrı bir olay ayrı macera. Umarım hepsini yaşar ve aktarabilirim,şimdilik hoşçakalın:)




23 Aralık 2019 Pazartesi

Ağaç Ev Sohbetleri 17

Herkese Yeniden Merhaba Arkadaşlar,

Bu haftaki "ağaç ev sohbetleri" serisine ben talip olmuştum ve şimdi karşınızda ağaç ev sohbetleri 17

İşte Haftamızın Konusu:

LİSEDEKİ AŞK MEŞK OLAYLARI/LİSEDE SEVGİLİ YAPMAK HAKKINDA NE DÜŞÜNÜ-
YORSUN SENCE YAPILMALI MI?
Halihazırda liseye giden hem dönemin özelliklerini sizlere aktarabilecek hem de bu güzel ve hoş sohbet serisine farklı bir konuyla yaklaşabileceğimi düşünerek bu konuyla sohbet istedim açıkçası...

Lisedelerde gördüğüm kadarıyla çok sık karşılaşılan durumlardan birisi de  herkesin bir biriyle duygusal bir geçmişinin bulunması.Ergenliğimize ortaokulda girip de liseye kadar duygularımızı da iyice yerine oturtunca liseye girdiğimizde alacağımız elektriği şaşırıyoruz yahu.Onun kızı bunun görümcesi,onun amcası bunun dayısı derken aile ağacı oluverip öyle mezun oluyoruz eğitim yuvalarımızdan.

Ama bunun yerine bekar bir şekilde derslerine doğru düzgünce odaklanıp düzgün üniversitelerde düzgün insanlarla düzgün ilişkiler kursan senin daha iyi olmaz mı? Burada laflarına,sözlerine,şiirlerine inandıpın o her kimse(cinsiyetçilik yok burada) ile her Allah'ın günü karşılaşıp duygularını zedelemek yerine sağlam duygularla sağlam seçimler yapmak seni gelecek ilişkilerde de daha başarılı bir birey yapacaktır.

Otobüs durağında karşılaşıp ilk görüşte aşk zannetiğin, bir birinizi sosyal medyada bulup orada iki tane klişe cümle yazıp sonra da otobüste omuz omuza giderek aşk yaşıyorum zannettiğin terk edince de İbrahim Tatlıses'e bağladığın o çocuk olmamalı senin için aşkın tanımı.Hangi dönemden geçiyor olursan ol, hiçbir zaman hiç kimsenin senin çektiğin/çekeceğin aşk acısını çekmeyeceğini, çekilse bile bunun hiçbir taragfa faydası olmayacağını bilmen gerekiyor. 

Diğer dönemlere kıyasla çok farklı bir lise hayatı yaşıyoruz nesil olarak. Mesela, anne babalarımızın zamanında okulda değil saçın boyalı,gerekenden bir parmak uzun olsa o gün okula alınmıyormuşsun.
Ama şu anda çoğu liselinin saçında kendi saç rengi dışında bütün renkler saçında var neredeyse.Aynı şey formalar için de geçerli,
gerçi bizim okulumuzda da aynı sıkı denetim var ama genel olarak serbest takılan okul sayısı çoğunlukta şu anda, okul forması giyilmediği takdirde hocaların şiddete başvurduğunu anlatan yetişkinler var.


İşin kötü yanı, bu kadar renk cümbüşünün arasında duygularımız da izdivaççı dijital dünya ile beraber arada kaynamış aslında. Yani diyeceğim o ki: Dijitalleşen dünyada duygularımız da dijitalleşmiş aslında. Okulun sosyal medya sayfasından tanışıp okulda buluşanlar,her gün aynı duraktan aynı otobüse binmesine rağmen bir birini sosyal medyada bulup sonradan omuzlananlar da birer dijital duygusallardır bence. Bu duygular bir de ergenlikle harmanlanınca iş karman çorman oluyor anlayacağınız.

Bu yüzden de yaşadığımız bu farklı devrin bize verdiği eşi benzeri görülmemiş lise hayatlarımızda duygularımızı da optik kağıtlarımız gibi buruşturmadan doldurmak en güzel yaşanabilecek lise hayatlarından birisidir tabii ki de.Çünkü, güveni besleyen sevgidir ve belki optiklerimizdeki matematik kısmı olabilir ama kalplerimizdeki sevgi kısmı hiçbir zaman boş kalmamalıdır...



Öne Çıkanlar !!!!

CANLI DERSLER VE LİSE HAYATI

  Herkese yeniden merhabalar, uzun bir aranın ardından sizlere kavuşabilmenin sevincini ve heyecanını yaşadığımı satırlarla nasıl izah edebi...